09 Şubat 2012

Çok soğuk çok.. Zamanı durdurup kışı atlatsak. Sonra zaman bahardan tekrar başlasa. Kışın hep uyusak, kaplumbağalar gibi. Ayaklarımın özgürlüğünü kısıtlayan kat kat giydiğim çoraplardan kurtulsam. Ellerimi yumruk yapıp sokabileceğim bir cep arayışım son bulsa. Portakal yerine can eriği yesek mesela.
Sanki yarın yokmuş gibi, her şey bugünden ibaretmiş gibi. Bu soğuklar mı beni böye karamsar yapıyor? Halbuki bugün yağan karın altında, saçlarımın bozulmasını umursamadan, dakikalarca durdum. Etraftaki mikropları yok ettiği söylenen kar, üzerime bulaşmış onlarca kaygı mikroplarını da temizler sandım. Bu müthiş doğa harikasına minnettarlığımı sunarak, her yer gibi beni de beyazla kaplasın istedim. Oysa şimdi, burda, sıcak odamda kafamdaki karamsar böceklere yem veriyorum. Umudum karşımda durup, gözünü bana dikmiş bakıyor; onu umutlandırayım diye. Her geçen saat aleyhime işliyor gibi. Zaman dursun dedikçe saatler saniye gibi göz kırparak önümden geçiyor. Bir de şu anlamlandıramadığım rüyalarım var. Ne kadar olmaz şey varsa bilinçaltım olduruveriyor. ( dün gece bir karış büyüklüğünde bir hamamböceğiyle aynı banyoda birbirimizi yıkıyorduk mesela ) Sabah benliğimi çamura bulanmış şekilde buluyorum ve bütün gün o karmaşık oyuncakla oynamak istemiyorum. Bazen ne gördüğümü yüksek sesle kendime bile anlatamıyorum. Şu İsviçreli bilim adamları artık bu rüya işine de kesin bir çözüm bulsalar diyorum.

                                                                        


Hiç yorum yok: