18 Şubat 2012

'Arka bahçenin haylaz ve ahlaksız çocuğuyum!'

  Ankara sokaklarında dolanıyorum. Sokaklar deniz kokuyor, salaş meyhaneler tarifi olmayan bir yalnızlığı itiraf ediyor. Yanımdan geçen adam yüzüme tükürür gibi yere tükürüyor. İnatçılık işe yaramıyor, uysallaşıyorum. Fışkırtarak gazoz içiyorum. Buharlanmış bir cam üstüne mektup yazıyorum. Birden yağmur yağıyor, yazdıklarım yağmurla akıp gidiyor. Sokağa dökülüyor kelimeler. Tüm postacıların ellerini kesmek geliyor içimden. Küfür ediyorum yağmura. Kurbağaların gözleri gibi aklım. Deniz kuruyor, yosunlar kaldırım taşlarına vuruyor. Seni özlüyorum. Saçlarımı sallasam sende ıslanacak kadar yakınsın bana. Küçük bir kız gökyüzünün yıldızsız kalmasına ağlıyor ve soruyor 'öldüğünde melekler de örebilir mi saçlarını annesi gibi?' Büyümemek için direniyorum. Ben rüyalarında sızıp kalan bir vampirim. Mor patlıcan ağaçları yetiştiririm gözlerimin altında. Diz çökerek selamlarım acizliğimi. Ayaklarım çıplak yürür bedenimi isteyen toprakta. Çekingen gerçekler can çekişmeye mahkum kaldığında, kırdığı ceviz tıkırtısından ürken bir sincap olurum. Bir kediyi evlatlık edinebilirim. Senin geçtiğin yollardan gelen yalnızlığı izlerim. Ucuz şarap içerek lanet ederim düşlerdeki avuntulara. Ve, Ankara boğulur içimin bir köşesinde.

Hiç yorum yok: