14 Ekim 2013

EKSLİBRİS

 " Ex libris genellikle kitap kapağının iç tarafında veya ilk sayfalardan birinin üstünde bulunan kitap etiketini veya iyelik yazısını tanımlamak için sıkça kullanılan latince deyiştir. Ekslibris olarak da yazılabilir. İlk ekslibrisin 15. yüzyılda Güney Almanya'da kullanıldığı bilinmektedir.
  Ekslibris, kitapseverlerin kitaplarının iç kapağına yapıştırdıkları üzerinde adlarının ve değişik konularda resimlerin yer aldığı küçük boyutlu grafik çalışmalardır. Kitabın kartviziti ya da tapusudur. İngilizce “Bookplate” olarak da bilinen ekslibris, kitap sahibini tanıtır onu yüceltir ve kitabı ödünç alan kişiyi kitabı geri getirmesi konusunda uyarır. Bir mülkiyet işareti, sahiplenme göstergesi olmanın yanında kitabın hırsızlığa karşı korunmasını sağlama işlevinin de olduğu söylenebilir. Sözcük olarak ...’nın kitabı, ...’nın kitaplığına ait veya ...’nın kütüphanesinden anlamına gelir.
  Ekslibris önemli bir iletişim aracıdır. Bir ihtiyaç grafiği olarak doğmasına karşın, estetik kaygılarla yapılan özgün yapıtlardır. Sanatı, insanın elleri arasına, kitapların içine kadar getirir, onun büyüleyici sıcaklığını hissettirir. Çok uzun bir geçmişe sahip bu sanat dalı, yapıldığı döneme ait kültürel, tarihsel özellikleri günümüze taşıması nedeniyle de ilgi çekmekte, sanatçılar ve koleksiyoncular arasında önemli bir değiş tokuş objesi olarak kullanılmaktadır."

                                                         bu da benim ekslibrisim 





30 Eylül 2013

ÇOLUK ÇOCUK


Patti Smith, müzisyen, şair, yazar. Düşüncelerindeki özgürlüğü hayatına da yansıtabilmiş, üretken, cesur, samimi ve inançlı bir kadın. Sanatın en ücra köşelerine kadar sızmış, oradan bize güzel müzikler, şiirler, kitaplar getirmiş. Çoluk Çocuk hayatının bir dönemini anlattığı, bana sanatı daha da bir özendiren harika bir kitap. Farklı olmanın güzelliğini bir kez daha göstererek beni kendime haklı çıkarttı. Kutup yıldızımı belirleme konusunda beni yüreklendirdi. Aklıma yayarak okudum. Cesaretine imrendim, acısına hüzünlendim. İlişkilerde karşındaki insana kendisini gerçekleştirmesi için destek olmak, onu bütünüyle kabullenip sevmek aslında sadece onu değil kendini de özgürleştirmektir. Patti Smith bunu çok güzel başarabilmiş bence. Bütünüyle kalbime yer edinen bir kitap oldu Çoluk Çocuk. Şarkıları da zaten bir harika. Okuyalım, dinleyelim.




17 Eylül 2013

neyse ki

Yatılı bir yorgunluk vardı evimde günlerdir. Neyse ki gittiler. Ben de evi topladım önce, çamaşırları yıkadım, ütü yaptım. Yatakları yorganları temizleyeyim dedim yorgunluk kırıntıları kalmasın yoksa rüyamda deliler kovalar beni.Ben az biraz deliyim zaten. Olsun. Fazla akıl mı delirtirdi insanı yoksa akılsızlık mı? Düşündüm bir süre, nasılsa vaktim bol. Çay içerken düşünmek en doğrusu dedim, ocağa su koydum. Demine de sevdiğim adamı ekledim. Daha demin gitmişti zaten. Gider gitmez özledim. Ben her şeyi hemen özlerim. Böyleyim işte. Bir de kedileri çok severim. Ne zaman sokakta bir kedi görsem eve götürmek isterim. Bir kez yaptım. Sokakta bulduğum kediyi eve getirdim. 6 yıl yaşadık beraber. Çayı bitirip düşünmekten sıkıldığımda saat öğlen 2 olmuştu bile. Hava öyle dışarı çıkılasıydı ki heveslendim. O hevesle saatlerce yürümüşüm. O kadar ki dönüşte taksiye binmek zorunda kaldım. Üstelik saydım yol boyunca tam 6 tane kedi görmüşüm. Çok acıkmıştım. Acıkmak benim için çoğu zaman büyük sorun. Her an bir şeyler yiyesim vardır mesela. Özellikle uyandığımda felaket acıkmış olurum. Her sabah gözümü açtığımda ilk aklıma gelen şey kayısı kıvamında çift sarılı bir yumurtadır. Yumurtayı düşünürüm bir süre. Kaynamaya başladıktan 2 dakika sonra altını kapatır ve biraz da sıcak suda bekletirsen kayısı kıvamını elde edersin. Eğer hayatımda yumurta olmasaydı sabahları çok mutsuz olurdum eminim. Ne kadar acıklı. Hayat da acıklıdır zaten. Neyse ki ben çoğunlukla mutluyum. Akşam için kendime makarna yaptım. Makarnayı da çok severim. En çok peynirli ketçaplı olanını. Öyle çok yemişim ki neredeyse kusacaktım. Midemin yatışması için yarım saat kıpırdamadan yatmak zorunda kaldım. Sonra sıkıntıdan 3 kere televizyonu açıp 3 dakika kanalları gezip kapattım. Bazen böyle çok sıkılırım ben. Çay içiyim bari dedim. Ocağa su koydum. Demine de sevdiğim adamı ekledim. Yalnızlığıma acıdım yine. Hüznümü örtbas edeyim diye bir kitap alıp saatlere okudum. İyi geldi. Zaten kitap okumak hangi yalnızlığa iyi gelmezdi ki. Baktım saat gecenin 3 ü olmuş. Birazda yatakta okuyup uyuyayım artık dedim. Dişlerimi fırçaladım, pijamalarımı giydim tam yatağa girecekken bilgisayarın fişini çekmediğim aklıma geldi, salona geri döndüm. Kitap ayracımı orda unuttuğumu fark ettim. Benim her şeyde bir hayır vardırlarım genellikle, gün içinde, küçük ayrıntılarla karşıma çıkar. Eğer ben bilgisayarın fişini çekmek için salona geri dönmeseydim kitap okurken uykum gelecekti ve kitap ayracımı bulamayacaktım. Aramak için yataktan kalkacaktım ve uykum kesinlikle kaçacaktı. Bu benim için neredeyse bir felaket demek. Ben kitap uçlarını kıvırmaktan nefret ederim. Hem fişleri de prizde bırakmamak gerekir. Neyse ki her şey yerli yerinde, neyse ki yaşamak aslında öyle keyif verici ki. Çünkü kitaplar var, çay, yumurta ve kediler de.

22 Ağustos 2013

07.48

Huzursuz bir olaydan 'oh çok şükür rüyaymış' diyerek uyandım.Hızlıca hazırlanıp vakitlice çıktım. Çünkü ancak hızlı hazırlanırsam vaktinde çıkabiliyorum.Gün bu saatlerde ne kadar da güzel.Güneş yeni açılmış gözlerimin içine baktıkça gülümsedim.Sabah sessizliği beni hep büyülemiştir.Eğer topuklu ayakkabı giymediysem yürümek benim için bir keyif.Neyse ki bugün şanslı günümdeyim.Yürürken ılık bir rüzgar saçlarımın arasından geçip kulağıma fısıldadı "bugün yeni bir gün." Beklenen bir perşembe daha nasıl sıradan görünse de beklenmeyen şeyler hep olur.Evet bugün yeni bir gün ve ben biliyorum güzel şeylere ne kadar hazırsan o kadar yakınsın.Günaydın..

03 Ağustos 2013

acındır acım

Biriyle dertleşecek olsan karşındakinin de nasıl aynı acılar içinde olduğunu anlar vazgeçersin. Kişilerin, olayların farklı olması durumları etkilemez. Çıkan sonucun kalbine vurduğu çarpım değeri değişir bi tek. Bu acının üç katı bendeki, beş katı sendeki. Değil mi ki insanların acı eşikleri farklıdır acıları değil. Aynı tencerede aynı acılarla pişiyoruz. Ağustos güneşi seni de kavuruyor beni de. Serinlemek istediğinde sen denize girersin ben sevişirim. Hepsi bu.

12 Haziran 2013

ağaç

Ağaçtır. Hatırlatır, gülümsetir, serinletir, mucizedir, nefestir. Müzik dinletir, şiir yazdırır. Güzelliktir, bilgeliktir, tarihin en eski görgü şahididir. Evrimdir, devrimdir. Doyurur, giydirir,barındırır. Etrafına hayat verir. Yapraklı ağaçlardan oluşan bir bölgede 50 kuş türü yaşayabilir.
Dünyanın en büyük ağaçları sekoyalardır. Yeryüzünde kendini büyük sananlara gülümserler. Bir sekoyanın yanında insan küçücüktür.
Ağaç sessizliktir,dinginliktir. Ormanlar gürültüyü azaltır. Ormanlar, kıyısından geçen 50 metre genişliğindeki bir otobanın trafik gürültüsünü 20-30 desibel azaltır.
Ağaç hayatta kalmak için her ortama uyum sağlayabilir. Yaşamak için gerekirse yalnız olmayı seçer. Ceviz ağacı, köklerinin toksit salgılaması nedeniyle yanında başka bir ağacı barındırmaz.
Ağaç konuşur, dinler. Doğanın şefkatli ruhlarıdır. Sevgi hissi uyandırır. Bu yüzden bir ağaç gördüğümde benim hemen sarılıp öpesim gelir.
Ve ağaç candır. İnsan eliyle idam edilmekten kurtarılmalıdır.


        ************************


"Ağaçların gövdesinde bulunan yaş halkaları, Bartholomäus Traubeck isimli bir araştırmacı tarafından ses  dalgalarına dönüştürülmüş. Traubeck, Playstation’ın içerisine yerleştirilen diskleri okumak için kullandığı göz ile plakçalarınkine benzer bir sistem kurmuş. Ardından ağaç gövdesinden bir ‘plak’ yapmış. Sistem ağaçların gücünü, büyüklüğünü ve yaşını tespit etmek için kullanılan yaş halkalarını sese dönüştürüyor ve ortaya oldukça duygusal bir piyano bestesi çıkıyor.."


           **************************
                             
                                                           
                                                            HAYAT AĞACI


Bazıları için hayatta kalmanın, yaşamın, umudun sembolüdür. Çölün ortasında olması etrafında bir ağacın ve belirgin bir su kaynağının olmamasına rağmen 400 yıl bir şekilde hayatta olan ağaç dünya mirası statüsündedir.

 *************************

                                       
                            " bir ağacın önünden onu sevmeden, onun var oluşundan
                                mutluluk duymadan geçilebileceğini aklım almıyor."
                                                       dostoyevski
                                   
 

20 Mayıs 2013

sarımsaklasak da mı saklasak

Eğer saklarsan bulurlar. Ortalıkta öylece duranlar kimsenin ilgisini çekmez. Saklı şeyler merak kokarlar. Kokuları burunları heyecanlandırır. Ve insanlar bilmek isterler. Kokunun kaynağını öğrenmek, cesaretlilerse ona dokunmak, bencillerse sahip olmak ... Sakladığımız şey sanki artık sadece bize ait değildir. Ben saklamıyorum. Neyse ki saklamadığım şeyleri kimse görmüyor.Ve hepsi sadece bana ait.