19 Aralık 2012

önce içimdeki ölüm korkusunu öldüreyim sonra yaşamaya devam ederim

 Son zamanlarda Sylvia Plath okuyorum. İlginç bir şekilde ilgilimi çekti hayatı ve intiharı. Sonra Nilgün Marmara çıktı karşıma. Daha sonra da intihar eden diğer bütün yazarlar. ( kendimi öldürme gibi bir düşüncem yok belirteyim ki ruhsal çöküntüde olduğum sanılmasın ) Bir insan özellikle bir edebiyatçı neden kendi varlığına son vermek ister ve bunu nasıl tüm özgür iradesiyle gerçekleştirebilme başarısına ulaşır ? Ben neden bunu bu kadar anlamak istiyorum ?
 Bir dergi var günlerdir almak için uğraşıyorum. Derginin bu sayısının konusu edebiyatta intihar. Sonunda bir kitapçıda buldum, aldım. Kitapların arasında dolanırken orada çalışan bir adam yanıma geldi. Bana durduk yere kendimi özgür bırakmam gerektiğini söyledi. Zihnimi her türlü ön yargıdan arındırmalıymışım. Önce varlığın ne demek olduğunu kavrayıp kendi var olma amacımı bulmalıymışım. Korkularımı bir kenara bırakıp yapmam gerekeni değil yapmak istediklerimi yapmalıymışım. ( ne diyo bu adam dedim içimden, bir de bunları neden bana söylüyor? ) Neyse sonra bana adını daha önce hiç duymadığım bir yazardan bahsetti. Kitaplarından birini alıp elime tutuşturdu. Böylece ilk kez hakkında hiçbir fikrim olmadığı bir kitabı aldım. Ertesi  gün okumaya başladım. Kitap, varoluşçu felsefe düşüncesinden, psikoterapi teknikleri, ruhsal bozukluk nedenleri ve çözümlemelerinden, kendimiz ve diğer her şeyin varlığını keşfetmekten bahsediyor. Kitabı okurken aklıma birden bu yazdıklarım geldi ; kitabın 52. sayfasında, saat 02.56 da, Sylvia Plath yazısını gördükten hemen sonra. Yalnızlık endişemin, varlığımı anlama merakımın, özgürleşme ve mutlu olma çabamın, içinde barındırdığı kendini yok etme tehdidiyle burun buruna geldim. Aklım bir karış açık kaldı. İçimden bir ses 'hiç yoktan var olmadın sen ' diye bağırdı. Aynı sayfada şu iki cümlenin altını çiziverdim : "Ancak kendi canlarını alarak varoluşlarını ifa edebilen kişiler var mıdır ? Varoluşun sadece candan feragat ederek var olduğu yerdeki varoluş, trajik bir varoluştur. "
 Belki tesadüf diye bir şey var. Bilmiyorum. Ama ben buna inanmıyorum.