22 Haziran 2012

kırmızı kuyruklu mavi bir beta'yım

Bir hayal vardı utangaç, ben kurdum. Açık denizlerde çırılçıplak yüzdüm. Balinalar kulağıma şarkılar fısıldadı."Barışçıl bir balığım" dedim, "düşüncelerimi yıkamaya geldim." Öyleyse anlatmalıydım. Açıldıkça anlattım. Anlattıkça açıldım. Duygularım şaha kalktı, ağladım, arındım. Yoruldum tabi ve özledim. Döndüm bende. Şimdi kendi akvaryumumda aklım ve dilim kamaşmış güneşin tadını çıkarıyorum. Hepsi bu.

12 Haziran 2012

seçmek zorunda kaldıklarım var

Bazen seçim yapamayacak olmak çok daha iyi. Bırakıp kaçamayacak olmak. Sahneye ilk çıktığım dakika seçme şansım olsaydı geri dönerdim. Heyecanıma ve korkuma teslim olur geri dönerdim. Ve hayatımın şimdiye kadar ki en eğlenceli deneyimini hiç yaşayamamış olurdum, çünkü kovulurdum. Arabayla, yalnız başıma ilk çıkışımda yolun ilk beş dakikasında trafiğin ortasında durup, arabayı orada bırakıp kaçmak istemiştim ama seçme şansım yoktu eğer arabadan inip kaçsaydım belki de bir daha araba kullanacak cesareti kendimde bulamayacaktım. Tek başımaydım ve devam etmem gerekirdi. Ya hafta sonu erken kalkmayı reddedip sınava giremeseydim, o zaman bunu anneme nasıl açıklardım, Allahım! Aşk da seçme şansının olmadığı bir zamanda geliyor olsa gerek. Aksi aşk olmasa gerek. Yoksa hiç beklemediğin bir anda birinin çekim alanına girmek başka nasıl açıklanırdı. Bazen özgür irademin sessiz kalmasını seviyorum. Bu durumun harika bir tarafı da seçemediğin diğer seçenek için hiç pişman olmuyorsun. Çünkü o her zaman senin, korkularının, endişelerinin, güvensizliğinin tarafı oluyor, ve aslında bu seçim olmaktan çok çaresizliği kabullenip kaçmaya benziyor. Hayat karşıma korkaklığıma sığınamayacağım mecburiyetler çıkardığı için şanslıyım. Zorunda olmak sanıldığı kadar kötü değilmiş değil mi? Ya seçme şansım olsaydı.

06 Haziran 2012

Üç Heceli Bi' Sarhoş Grameridir Perihan

"Hani; her gün sabahına uyananların dışında kimsenin *ikine sallamadığı kasabalar vardır, girişinde koca tabelalarla "kasabamıza hoş geldiniz" yazan... Sen saatte 100 km hızla A şehrinden B şehrine giden bi' araçla içinden geçerken; bir dakika bile dolmadan hem hoş gelmiş hem de hoş gitmiş olursun. Çünkü 1 km önce sana "hoş geldin" deme ihtiyacı duyan dangalak, çıkışa da "hoşçakalın" yazdırmıştır sırıtarak.İşte bizim hayat diye kodladığımız zavallılık da böyle bi' şeydir Perihan. Sen "tamam bu sefer buldum" dediğin anda, o çoktan çıkıp gitmiş olur arka kapıdan.Ha, unutmadan;Tabakla ağzım arasındaki yolda bir gıdım tarator daima gökyüzüne damlıyor, o yüzden gökyüzünde çürümüş yoğurt lekeleri var Perihan, o yüzden gökyüzünde kolumun çarpıp devirdiği kadehlerden kalma ağır bi' anason kokusu. Ve bu kokuşmuş göğün altında; '...tombul bir dulun bira kokulu ağzı ensemde soluklanırken; yaban kedisi kürkünün içinde; soluk yüzü, siyah saçı ve uzunca burnu ile bir Kürk Mantolu Madonnayla hiç göz göze gelemeyeceğim ben...' İşte sırf bu yüzden sen keman çalmayı bilmiyorsun, hiçbir yağmur da ıslatamıyor o biçimini bilmediğim saçlarını ve ben de arındıkça kirletmek istiyorum bu cinayet mahalinden hallice dünyayı...Bir de Perihan; ölmek iki ihtimalin orta yerinde bilinçsizce kalakalmaktır belki de, belki de bir düşevren, istek ve olmayışlıkla kurulu bir eşitsizlikte... Halının üstünde bir parça alüminyum folyo ve iğnesi çoktan pas tutmuş bir şırınga gözüne iliştiğinde;Bingo! Hayat denen ibne karşındadır artık, hem de o kıllı, kocaman götüyle.O an, "nihayet bitti" dersin Perihan.Ve/fakat"nihayet bitti" dediğin anda aniden kendini yenileyen bu hüsran,tutup kaldırırmış gibi yerden hiçliğini, bi' zırıltı ya da hiç gidilmemiş bir yerin kadraja güzel sığmış resimleri gibi koca bi' talan başlatır belleğinde.(ve) Üşümüş ellerini alıp titreyen ellerinin içine, yeni bir gidişe hazırlar seni, o "nihayet bitti" denilecek anlar hiç tükenmesin diye...
İşte böyle Perihan, herkesin Mariası kendine Pudermiş anladım. Ve tamam itiraf ediyorum; ben ne zaman rakının bokunu çıkarsam önüme gelene Perihan diye sarılıyorum, ama Allah belâmı versin ki Perihan kimdir, necidir inan hiç bilmiyorum. Bir de ben nasıl böyle eşiğe sıçıp kaçan kediden bile bi' hüzün çıkaracak manyak oldum, bir türlü anlamıyorum.Son olarak; Pavase iyi demiş Perihan;sırf *iktiri çekip gidebilmenin tadına varmak için de olsa "herkesin bir evi olmalıdır" ve güneş göğün sahnesinden çekilip gidince her gece, yağmur yağmalıdır şehirlere; sırf herkes boşaltıp sokakları evinde geberebilsin diye,yağmur yağmalıdır bizim gibi çulsuzların üzerine..."


not: kim yazmış bilmiyorum. Bir de neden bilmiyorum ama bilmeyi çok istiyorum.Her yerde paylaşmaya doyamıyorum,okumaya da.

05 Haziran 2012

çamlak çömlek patladı

1,2,3,4,5,......30 önüm arkam sağım solum sobe saklanmayan ebe! 
Elma dersem çık armut dersem çıkma! ELMAAA... dediler ben de hepsini sobeledim.
Sonradan gördüğüm ikinci yüzlerini sobeledim. Bana kalmayan sevgilerini başkalarına verirlerken gördüm sobeledim. Yemek yerken ağzını şapırdatanı da öpüşürken gözlerini açanı da sobeledim. Seçme özgürlüğümü elimden alanlarla, etrafımı yasaklarla çevrelemeye çalışanları fısıldaşırken gördüm sobeledim. Ben yaptıkça bozanlarla hevesimi kıranları bir saydım sobeledim. Beş yaşındaki çocuğun eline kalem verenleri de sobeledim dizi'me, dinime, giydiğim elbiseye, yazdığım kitaba, doğmamış çocuğuma karışanları da. Allahtan annem seslendi de eve gidiyorum.
bi dahakine ebe ben değilim !

03 Haziran 2012

ben bilmem BEYİN bilir !

Sevgi sanılanın aksine kalpte değil beyinde oluşurmuş. Beynimizin isteğiyle salgılanan kimyasallar kalbimizin etrafında hissedildiği için sevgimizi kalbimizde sanıyormuşuz. Bu bence güzel bir haber. Hepimiz sevgiyi beynimize öğretirsek birbirimize ulaştırmamız daha kolay olur. Çünkü benim beynim sana ve seninki de diğerine dokunur. Ne harika değil mi! Bireyselliklerimiz evrensel sonuçlar doğuruyor. Beynimiz bizi yönlendirirken sahip olduğumuz enerji bütün insanları etkiliyor. Hepimiz birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız. Ve paylaştığımız yüzlerce ortak duygu var. Ağladığınızı gördüğümde benim burnumun direğinin sızlaması ve sizin de ben gülerken gülümsemeniz işte bu sahip olduğumuz aynı duygular sayesinde. Ayrıca evrende her şeyin bir enerjisi var ve her enerji birbiriyle iletişim içinde. 'Pauli'nin Dışlama İlkesi' de tek bir elektronun başka bir enerji seviyesine sıçraması sonucu diğer bütün elektronların bundan etkilenip yer değiştirdiğini ispatlamış. Yani mesela siz orda kaygı içinde oturup yapmak istediğiniz şey için harekete geçmezken ben burda çaresizlikten ağlamaklı oluyorum. Evet pek adil gibi görünmese de bu böyle. Lütfen kalkın ve geleceğinize gülümseyin sonra bir kediye su verin de benim içim serinlesin :)