30 Eylül 2013

ÇOLUK ÇOCUK


Patti Smith, müzisyen, şair, yazar. Düşüncelerindeki özgürlüğü hayatına da yansıtabilmiş, üretken, cesur, samimi ve inançlı bir kadın. Sanatın en ücra köşelerine kadar sızmış, oradan bize güzel müzikler, şiirler, kitaplar getirmiş. Çoluk Çocuk hayatının bir dönemini anlattığı, bana sanatı daha da bir özendiren harika bir kitap. Farklı olmanın güzelliğini bir kez daha göstererek beni kendime haklı çıkarttı. Kutup yıldızımı belirleme konusunda beni yüreklendirdi. Aklıma yayarak okudum. Cesaretine imrendim, acısına hüzünlendim. İlişkilerde karşındaki insana kendisini gerçekleştirmesi için destek olmak, onu bütünüyle kabullenip sevmek aslında sadece onu değil kendini de özgürleştirmektir. Patti Smith bunu çok güzel başarabilmiş bence. Bütünüyle kalbime yer edinen bir kitap oldu Çoluk Çocuk. Şarkıları da zaten bir harika. Okuyalım, dinleyelim.




17 Eylül 2013

neyse ki

Yatılı bir yorgunluk vardı evimde günlerdir. Neyse ki gittiler. Ben de evi topladım önce, çamaşırları yıkadım, ütü yaptım. Yatakları yorganları temizleyeyim dedim yorgunluk kırıntıları kalmasın yoksa rüyamda deliler kovalar beni.Ben az biraz deliyim zaten. Olsun. Fazla akıl mı delirtirdi insanı yoksa akılsızlık mı? Düşündüm bir süre, nasılsa vaktim bol. Çay içerken düşünmek en doğrusu dedim, ocağa su koydum. Demine de sevdiğim adamı ekledim. Daha demin gitmişti zaten. Gider gitmez özledim. Ben her şeyi hemen özlerim. Böyleyim işte. Bir de kedileri çok severim. Ne zaman sokakta bir kedi görsem eve götürmek isterim. Bir kez yaptım. Sokakta bulduğum kediyi eve getirdim. 6 yıl yaşadık beraber. Çayı bitirip düşünmekten sıkıldığımda saat öğlen 2 olmuştu bile. Hava öyle dışarı çıkılasıydı ki heveslendim. O hevesle saatlerce yürümüşüm. O kadar ki dönüşte taksiye binmek zorunda kaldım. Üstelik saydım yol boyunca tam 6 tane kedi görmüşüm. Çok acıkmıştım. Acıkmak benim için çoğu zaman büyük sorun. Her an bir şeyler yiyesim vardır mesela. Özellikle uyandığımda felaket acıkmış olurum. Her sabah gözümü açtığımda ilk aklıma gelen şey kayısı kıvamında çift sarılı bir yumurtadır. Yumurtayı düşünürüm bir süre. Kaynamaya başladıktan 2 dakika sonra altını kapatır ve biraz da sıcak suda bekletirsen kayısı kıvamını elde edersin. Eğer hayatımda yumurta olmasaydı sabahları çok mutsuz olurdum eminim. Ne kadar acıklı. Hayat da acıklıdır zaten. Neyse ki ben çoğunlukla mutluyum. Akşam için kendime makarna yaptım. Makarnayı da çok severim. En çok peynirli ketçaplı olanını. Öyle çok yemişim ki neredeyse kusacaktım. Midemin yatışması için yarım saat kıpırdamadan yatmak zorunda kaldım. Sonra sıkıntıdan 3 kere televizyonu açıp 3 dakika kanalları gezip kapattım. Bazen böyle çok sıkılırım ben. Çay içiyim bari dedim. Ocağa su koydum. Demine de sevdiğim adamı ekledim. Yalnızlığıma acıdım yine. Hüznümü örtbas edeyim diye bir kitap alıp saatlere okudum. İyi geldi. Zaten kitap okumak hangi yalnızlığa iyi gelmezdi ki. Baktım saat gecenin 3 ü olmuş. Birazda yatakta okuyup uyuyayım artık dedim. Dişlerimi fırçaladım, pijamalarımı giydim tam yatağa girecekken bilgisayarın fişini çekmediğim aklıma geldi, salona geri döndüm. Kitap ayracımı orda unuttuğumu fark ettim. Benim her şeyde bir hayır vardırlarım genellikle, gün içinde, küçük ayrıntılarla karşıma çıkar. Eğer ben bilgisayarın fişini çekmek için salona geri dönmeseydim kitap okurken uykum gelecekti ve kitap ayracımı bulamayacaktım. Aramak için yataktan kalkacaktım ve uykum kesinlikle kaçacaktı. Bu benim için neredeyse bir felaket demek. Ben kitap uçlarını kıvırmaktan nefret ederim. Hem fişleri de prizde bırakmamak gerekir. Neyse ki her şey yerli yerinde, neyse ki yaşamak aslında öyle keyif verici ki. Çünkü kitaplar var, çay, yumurta ve kediler de.