günlerdir senden kaçıyorum. Seni okumaya korkuyorum mutsuzluğumu perçinleyecek hüzünlerimi ayyuka çıkaracaksın diye. Bu gece yine elimdesin. Kapaktaki resmine bakıyorum uzun uzun. Ne zamandır yaptığım gibi ilk sayfayı okuyorum ve kitabı kapatıyorum. Sonra yine acıları gerçek olamayacak kadar büyük olan insanların öykülerine dönüyorum bazen de sadece hayal ürünü olabilecek kadar akıl dışı hayatların hikayelerini okuyorum. Bu beni bu aralar rahatlatıyor. Bir de kulağıma fısıldayıp fısıldayıp kaçtığın o cümle olmasa : " insanın kendi yalnızlığının sorumluluğunu da, gene kendisinin taşıması gerektiğini kavramalısın"
Bende sende olan bir şey var. İçimin kuytusuna sinmiş bekliyor. Kavurucu bir hüzün. Belki sen onu dışarı çıkartacaksın Öyle olursa eminim beni söyletecek, hatırlatacak, ağlatacak. Buna hazır değilim. Elbette seni okumaya tekrar başlayacağım ama bu gece de değil.
26 Nisan 2013
02 Nisan 2013
Tatar Çölü
Mehmet Eroğlu "insanlar ikiye ayrılır" demiş, "Tatar Çölü'nü okuyanlar ve
okumayanlar." Okuyan biri olarak hem de daha yeni bitirmişken ve bu kadar beğenmişken kaynadı
parmaklarım hakkında bir şeyler yazmak için. İçim buruldu. Aklım acımasızca eleştiriler savurdu hayatıma. Nelere ne
kadar anlamlar yüklediğimi düşündüm. Çoğu anlamlarımı gereksiz buldum. İsteklerimi gözümün önüne serdim, fazlalığından başım döndü. Sıra sıra dizilmiş kendi Bastiani kalelerimi gördüm, üzüldüm.
Umut, kimi zaman bir zehir gibi yayılırmış insanın içine, acı acı esermiş damarlarında. Kimi zaman da ölümü geciktirecek kadar güçlenir, onu akla bile getirmeyecek kadar kaygısız bırakırmış insanı. Sevinç bile duyabilirmiş insan umut etmekten. Gururun arkasına gizlenmiş utançla karışık bir sevinç. Nietzsche ; umut işkenceyi uzatır, der. Beklemek alışkanlığa dönüşürse ve umut çoktan bir kandırmaca olmuşsa o zaman Nietzsche' ye hak veririm.
Gitmek mi kalmak mı yoksa her ikisinin tam ortasında öylece durup beklemek mi daha zor ? Ah Drago, sana denmedi mi ki hayat beklemez, zaman saygı duruşuna geçmez senin umutların için. Bir tek insan bekler, yanılır. Bekledin de noldu ? 'Haydi bir cesaret'ti yapman gereken, o kadar.
"Ya aslında yanılıyorsa? Ya, gayet sıradan bir yazgıya sahip, sıradan biri olarak yaratılmışsa?"
Umut, kimi zaman bir zehir gibi yayılırmış insanın içine, acı acı esermiş damarlarında. Kimi zaman da ölümü geciktirecek kadar güçlenir, onu akla bile getirmeyecek kadar kaygısız bırakırmış insanı. Sevinç bile duyabilirmiş insan umut etmekten. Gururun arkasına gizlenmiş utançla karışık bir sevinç. Nietzsche ; umut işkenceyi uzatır, der. Beklemek alışkanlığa dönüşürse ve umut çoktan bir kandırmaca olmuşsa o zaman Nietzsche' ye hak veririm.
Gitmek mi kalmak mı yoksa her ikisinin tam ortasında öylece durup beklemek mi daha zor ? Ah Drago, sana denmedi mi ki hayat beklemez, zaman saygı duruşuna geçmez senin umutların için. Bir tek insan bekler, yanılır. Bekledin de noldu ? 'Haydi bir cesaret'ti yapman gereken, o kadar.
"Ya aslında yanılıyorsa? Ya, gayet sıradan bir yazgıya sahip, sıradan biri olarak yaratılmışsa?"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)